“Kadınlar çiçektir” sözü aslında bir özenin ifadesi gibi gözükse bile kesinlikle hem fikir olmadığım bir söylem; çünkü genel olarak bakarsak; kadınlar çiçekler kadar kısa ömürlü değildir, kadınlar çiçekler kadar narin değildir ve kadınlar çiçekler kadar dayanıksız değildir. Sadece güzellik anlamında bakıldığında kadın-çiçek benzetmesi biraz daha kabul edilebilir ancak doğadaki hayvanların neredeyse hepsinin güzel olanının kendisini dişisine beğendirmeye çalışan erkekler olduğu düşünülürse bu da başka bir ironi yaratan konu olarak kayıtlara geçmeli.
Sadece geri kalmış ülkelerde değil tüm dünyada kadın erkek dengesizliğini göstermek için; ne eğitim ne de gelir eşitliğinden bahsetmeyeceğim. Sözü; kendilerini dünya standartlarının üzerinde gören ve hatta bazen ortalama insan zekasını / beğenisini snobe eden bilim ve sanat aleminden rakamlara bırakacağım…
Konuya gerek kırmızı halı töreni gerekse dünya film endüstrisine damga vuran havalı Oscar ödülleri ile başlamak iyi olur diye düşündüm. 88 yıllık ödül geçmişinde kaç kadın “en iyi yönetmen” ödülünü almış olabilir. İlerlemeden önce bir an için durup bir tahmin yapmanızı istesem… Kathryn Bigelow 2009’da The Hurt Locker filmiyle ilk defa en iyi yönetmen seçilen kadın olmuş ve ne yazık ki o günden bu yana aynı performansı gösteren başka bir kadın olmadığı için Kathryn bu ödülü kucaklayan sadece ilk değil aynı zamanda tek kadın yönetmen ünvanını hala koruyor. Doğru cevabı bilebildiniz mi emin değilim ama biz gene de devam edelim.
Fazla zaman kaybetmemek için; günümüzün yükselen değeri sanat dünyasından sadece birkaç rakama göz atalım. Yaşayan sanatçılar arasında bir müzayedede satılan en pahalı eser Jeff Koons’un Turuncu Balon Köpek heykeli; fiyatı ise $58.4 milyon ve bilindiği üzere Jeff bir erkek… Peki yaşayan bir kadın sanatçıya ait en yüksek değere satılan tablo kimin ve değeri ne kadar dersiniz? Çocukluğundan beri ciddi mental problemleri olan ve kendi isteğiyle Japonya’da bir akıl hastanesinde hayatına devam eden Yayoi Kusama’nın “Beyaz No:28” isimli tablosu; değeri ise sadece $7.1 milyon… Bu korkunç eşitsizliği sadece fiyatlarda değil satılan eserlerin adedinde de görmek mümkün. Dünyanın en ünlü müzayede evleri olan Christie’s ve Sotheby’s 2015 yılı içinde satılan en pahalı elli eserlerini açıkladıklarında ortaya çıkan durum şu; 46 eserin sanatçısı erkek sadece 4 kadın sanatçı listede yer alıyor. İçiniz daraldıysa sanattan uzaklaşıp bilim dünyasına minik bir yolculuk yapalım.
Dünyanın en prestijli ödülleri arasında tartışmasız çok özel bir yere sahip olan Nobel; 1901 ile 2015 yılları arasında tam 573 ödül dağıtmış ve bazı ödüller paylaşıldığı yada bazı kişiler birden fazla bu ödüle layık görüldüğü için aslında 870 kişi kişi ve 23 organizasyondan bahsediyoruz. Bu 870 kişi içinde ise sadece 48 kadın mevcut. Bu konuda başka sözüm yok…
Kesinlikle yanlış anlaşılmak istemem kadınlar aslında bu ödülleri hakkediyordu ama jüriler erkekleri kayırdı diye bir yaklaşımım asla söz konusu değil. Kadınlar gerek mahalle baskısının dünyaya yayılmış versiyonu, gerekse kendilerine koydukları aslında olmayan cam tavanlar nedeniyle yeterince işlerine öncelik veremiyor başarılı olamıyor, haklarını koruyamıyorlar. Bu konuda yapılan en büyük yanlışların başında ise kariyer merdivenlerini çıkan kadınların kendilerini başarılı olmak için erkekleşmeye mahkum etmeleri geliyor. Halbuki artık 21. Yüzyıl çok yönlü düşünen ve bunu aksiyona geçirebilen insanların dönemi olacak. Bu tam da kadın zekasına ve becerisine uygun bir akıl yapısı gerektiriyor. Buna inanmayanlara biz kadınların; yemek yaparken çocukların ev ödevine yardım edebildiğini, bitmek bilmeyen toplantılarda yaz tatilinin organizasyonunu bitirdiğini, otomobil kullanırken makyajını tazelediğini hatırlatmak isterim.
Gelecekte kadınlar için hayalimi sorarsanız cevabım basit; “Kadınlar Günü” kutlanmayan bir dünya…
