Özlem Güsar yazdı: Aşkın Yerini Ne Aldı?

Özlem Güsar yazdı: Aşkın Yerini Ne Aldı?

Hızlı yaşayan ve globalleşme adı altında anlaşılmaz bir köye dönüşen dünyada aşktan söz etmek filmlerde ve kitaplarda kaldı ne yazık ki? Özellikle gençlerin aşkla dalga geçtikleri ama ne yazık ki ne ile mutlu olacaklarını da pek bilemedikleri bu yeni dönemde aşkın farklı halleri ortaya çıkmaya başladı; kendimi de içine koyarak bu yeni aşk hikayelerine bir göz atmak istedim…

Teknoloji Aşkı

1454284800-2ffa93bb586b7c2853cc532bf2123f60

Eğer Maslow günümüzde ihtiyaçlar hiyerarşisini yeniden belirleseydi, en alt sırada WIFI ihtiyacı olurdu bu kesin. Gençlerin lüks denince aklına gelen ilk markalar arasında Apple’ın en başlarda yer alması teknoloji çılgınlığının geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Özellikle 18 yaş altı gruplar e-mail, telefon ve yüz yüze etkileşimin yanında, İletişim kurmak için  günde en az 50 kere sosyal ağları ve anlık sohbet platformlarını kullanıyor. Ayrıca yapılan araştırmalara göre gençler birden fazla cihazı kullanmakta ve internette birden çok işe odaklanabilme konusunda gerçekten çok iyiler. Onları bekleyen en büyük tehlike ise sadece yazışarak anlaştıkları ve herşeyi simgelerle ifade ettikleri için birebir iletişimde çok başarısız olma riski. 21 yaşındaki kızımın “sen bana kızıyorsun ama sen benden daha çok teknoloji bağımlısı oldun” cümlesi beni ürkütse de şahsım adına gerçek hayattan daha çok keyif aldığım sürece pek risk altında olmadığımı düşünüyorum.

 Hayvan Aşkı

1454284800-0a33bffd958151731b9b9605c01bcbf6

 

“Yılbaşında kediniz yada köpeğinize hediye alıyor musunuz?” Bu soru ev hayvanlarına mama üretip satan bir şirketin insanların hayvanlarına sevgi ve bağlılıklarını ölçmek için yaptıkları bir araştırmada en önem verdikleri sorular arasında. Kişilerin toplumla ilişkilerinin gittikçe azalması sonucu artan yalnızlık, insanların birbirlerine olan saygısızlığının söz konusu hayvanlar olunca neredeyse canavarlığa dönüşmesi her zaman olduğu gibi bir karşı hareket başlattı. Hayvanlarına tutku ile bağlanan bir çok insan, onların çaresizliği karşında birleşerek iyi bir şeyler yapmak için çabalıyor.  Hepsi çok zor durumlardan kurtarılmış 2 köpek ve 3 kedi sahibi olarak iddia ettiğim bir şey var; dünyada evinde hayvan besleyen insanların oranı %10 artsa, mutluluk katsayımız %20 artacağına yürekten inanıyorum.

Seyahat Aşkı

1454284800-f73eb6de4fda3907f49f40f64960efc9

Bugünün anlarının yarının anılarını oluşturduğunun farkına varan insanoğlunun tüm öncelikleri arasında seyahat etmek yer alıyor. Gittikçe artan sayıda kişi bulduğu her fırsatta seyahat etmeyi kutsal bir kural olarak kabul ediyor. 2015 yılına ait istatistiksel veriler de lüks seyahatin geçen yıl %7 ile en hızlı büyüyen sektörler arasında yer aldığını gösteriyor. Eskiye göre seyahat davranışları da tamamen değişmiş durumda ve kişiselleştirilmiş özel hobilere göre organize edilen seyahatler çok daha popüler. Paris yada New York’u görmenin yerini, Avignon Provence’de yerel gurme üreticilerin atölyelerinin gezildiği yürüyüş turları ya da Galapagos adalarında Evrim Teorisini yaratan Darwin’in ayak izlerinin takip edildiği turlar almış durumda. Hayatının sonuna kadar günlük ihtiyaçlar hariç hiçbir kıyafet almadan yaşayabileceğini düşünen bir insan olarak; en önemli dualarımdan biri seyahatsiz kalmamak. Kendimi iyi hissettiren şeylerin başında bir sonraki seyahatimin tarih ve yerini bilmek olduğunu söylersem durumu daha iyi açıklamış olurum sanırım.

Kendine Olan Aşk

 

Aslında narsizmin bir versiyonu olarak nitelendirilebilecek olan kendine tutku ile bağlanmak günümüzde gittikçe artan bir aşk şekli olarak karşımıza çıkıyor. Hayatın, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamlarda çok değiştiği bir dönemde yetişen gençler; ailelerin kendi eksikliklerini çocuklarında gidermek istemesi ile büyütüldüler Ya da çok bilinen bir tanımla “Ben yaşayamadım çocuğum yaşasın” mantığıyla fazlasıyla şımartılan gençler kendilerini her türlü gerçeğin ya da değerin önünde tutmaları ile gündemdeler. Yapılan araştırmalara göre ortalama bir Amerikalı ailenin çocuğunu bir yaşına kadar çekilen fotoğrafının sayısı 18. yüzyılda yaşayan bir kralın hayatı boyunca yapılan tüm resimlerinden çok daha fazla. Sadece çocukların değil yakın zaman kadar  hayranlık ve saygınlıkla izlediğimiz bir çok ismin sosyal medya da paylaştıkları ve selfie çılgınlıklarını görünce kendime çıkardığım ders ise kısaca şöyle özetlenebilir “Paylaşmadan önce iki değil oniki kere düşün.”

Aşkın yerini almaya çalışan bir çoğu geçici bu tutkular kişiyi oyalasa bile hiçbiri Cemal Süreya’nın sevgilisi için söylediği şu sözleri insana söyletmiyor: “Sen aklım ile kalbim arasında kalan en güzel çaresizliğimsin…” Gerçek aşkla dolu bir hayat dileğiyle…

Paylaş