Kimi Montenegro diyor, kimi tam Türkçesi ile Karadağ… Şimdilerde özellikle Hırvatistan civarı ve Hvar adası çok konuşulur oldu diye Balkanlar keşfi de popüler bir konu haline geldi. Karadağ da yıldızı parlayan noktalardan birisi. Nasıl gitmeli, nereleri keşfetmeli ve ne yemeli?
Karadağ’ın başkenti Podgorica’ya uçabilirsiniz. Eylül güzel bir zamanlama. Çünkü yaz aylarında oldukça yüksek olan turist popülasyonu biraz da olsun hafiflemiş olacak. Podgorica’da size çok farklı gelecek. Planınızı Budva’da kalmak üzere yapabilirsiniz. Podgorica’ya yaklaşık 1 saat mesafede olan bu Adriyatik kıyısındaki şirin kasaba merkez üssünüz olabilir.
Nerede Kalmalı?
Budva’da kalış için önerimiz ise elbette Aman Sveti Stefan. İlginç bir tarihçesi var buranın. Minicik bir ada, ince bir yolla ana karaya bağlanıyor. 15. yy‘da kale ile sarmalanmış olan ada, Sırpların Türklerden korunmak için yapmış olduğu bir yapılanma. Kalenin içinde 12 tane balıkçı ailesi yaşıyormuş. Adaya girdiğinizde hemen minik bir ibadet yeri karşılıyor sizi. 15.yy’daki aslına sadık kalınarak bırakılmış.1800’lerde adanın nüfusu 400 kişiye ulaşmış. 1934’de ise, adanın hemen karşı kıyısına Sırbistan Kraliçesi Marija Karadordeviç’in yazlık sarayını inşa etmişler. Bir resort olarak işletilmeye başlanan ada, 1960 ve 80’lerde dünya jet-seti’nin gözdesi olmuş. Orson Welles, Elizabeth Taylor, Sophia Loren, Princess Margaret, Kirk Douglas gibi isimler yılda birkaç kez gelip giderler, partiler verilir ve önemli buluşmalar burada yapılırmış.
1990’larda Karadağ’ın Yugoslavya’dan ayrılması süreci ile popülaritesini yitiren Svet Stefani adasının işletmesini 2007’de Aman Resorts alınca kaderi tekrar tamamen değişmiş ve şu anda hem adadaki 58 adet ev hem de kıyıdaki Kraliçe’nin yazlık sarayı Villa Milocer adı ile oteli oluşturuyor.
Doğa içinde yaratılmış bu hoş dünya kendinizi iyi hissettiriyor. 3 farklı plajı, 3 farklı restoranı var. Plajları genellikle çok sakin, göz alabildiğince kum ve tenhalık hakim. Queen’s Beach/Kraliçe’nin Plajı’na otelin teknesi ile gitmeniz gerekiyor, yürüyerek ulaşılamıyor. Otel müşterisi olmayanlar da plaj girişini ücreti ile yapabiliyorlar. Queens Beach için şemsiye setleri 100 Euro.
Otelde akşam yemeği için, eğer romantik bir seyahat ise ve olabildiğince sakinlik istiyorsanız Piazza‘yı tercih edin, küçük bir bahçe, sonra denize uzanan birkaç masalık katlı taş teras, mumlar, sessizlik… Müzik yok restoranda. Tüm odağın karşınızdaki ile olacağı bir yemek bekliyor burada sizi. Signature Restoran ise daha geniş bir alanda, Villa Milocer/Kraliçe’nin yazlık sarayı ve sahiline bakan restoran. Mutlaka balıkçı çorbasını denemelisiniz. Malum burası bir balıkçı kasabasıymış. Bu hoşluğu lüks ile de olsa yaşatmanın en leziz yolunu bulmuşlar, enfes.
Bu yılki Wimbledon tek erkekler şampiyonu Novak Djokovic, geçtiğimiz Temmuz’da burada evlendi ve hatırlayacaksınız, müthiş düğün tüm dünya basınındaydı.
Budva Nasıl Bir Yer?
Kasaba, şirin bir tatil kasabası. Bodrum’un 20 yıl önceki hali, biraz Datça, biraz Kaş. Tüm Karadağ bir doğal güzellik harikası, yeşil henüz bozulmamış, yamaçlarda arabanızla giderken aşağıdaki deniz, uçsuz bucaksız yeşiller sizi çok etkiliyor. Budva içine gelince ise, yan yana birçok turistik dükkan ve genellikle pizza servis eden restoranlar var. Alışveriş yapmak için kayda değer bir yer bulamasanız da daracık sokakları keşfetmek hoşunuza gidebilir. Deniz tüm kasabanın kenarında uzanıyor, sahil genelde ufak taşlık. Öğleden sonra partilemek için kalenin yakınındaki Astoria Beach Club sahilin iyilerinden. Yaş ortalaması 25-30’lar denebilir, enerji yüksek, müzik güzel. Deniz ürünleri çok taze. Akşam ise kalenin hemen yanındaki büyük alan birleşik barlar arenasına dönüşüyor, bir meydan koskocaman bir bar haline geliyor. Kalenin hemen yanında haftanın birkaç günü canlı caz performansı olan bir romantik restoran/bar var.
Peki, Gitmişken Görmek Gereken Neresi Var?
Porto Montenegro. Tivat bölgesinde bulunan marina, Budva’ya 25 dakika mesafede. Buraya vardığınızda Karadağ’ın 2 farklı yüzünü daha çok hissediyorsunuz. Hemen yakınındaki ufak havaalanından geçerken gördüğünüz özel jetler size bir şeylere yaklaştığınızı hissettiriyor. Sonra marinanın duvarlarının dışında çocuklarıyla yürüyüş yapan insanlar, gayet normal Karadağ halkından görüntüler eşliğinde içeri giriyorsunuz ve birden sizi başka bir dünya karşılıyor. 40-50 m üzeri super-yacht’lar çoğunlukta. Burayı bir kasaba halinde inşa etmişler. 4-5 katlı çok hoş görünen binalar, bir ucundan diğerine yürüme mesafesi 30 dakika süren ana cadde ve ondan ayrılan sokaklar, şık kafeler, restoranlar, sanat galerileri, tasarım dükkanları, iç dekorasyon mağazaları ve gurme marketler… Arada gözünüze ilişen süper lüks otomobiller… Buradaki daireleri kısa ve uzun dönem kiralıyorlar. Turistik ama otantik bir dokusu olan bir yerdense bu tip bir yaşama alanı tercih edenlerdenseniz burada büyüklüğüne göre birkaç günlüğüne bir daire de kiralayabilirsiniz.
Eylül ayında Regent Hotel de Porto Montenegro‘da açılıyor. Büyük lansman davetiyle bu ay dünyadan birçok ünlüyü buraya çekeceğe benziyor.
Porto Montenegro‘da her ay çeşitli sanat aktiviteleri gerçekleşiyor. 13 Eylül‘de Maestro Eraldo Salmieri‘nin yönetiminde, ünlü İngiliz tasarımcı Jamie Vartan‘ın kostüm ve sahne tasarımını yaptığı Romeo&Juliet operası sahne alacak.
Marinanın sonundaki Lido Bar/Restoran/Pool, gündüzleri sadece üyeleri için. Marinanın genelinde olduğu gibi bir kumsal olanağı yok; Ancak çok büyük, siyah bir havuzu ve etrafında oldukça geniş bir alanı var. Yanı sıra, akşam yemek için denemek isteyeceğiniz bir yer. Mönüsü güzel, atmosfer ve içerideki kalabalık hoş.
Karadağ keşfi, aslında 3 veya 4 güne doya doya sığdırabileceğiniz bir tecrübe. Genel olarak Balkanlar’ın dokusu, Adriyatik havası, bol bol ve taze deniz ürünlerini deneyimleyip aklınızda buraya dair bir fikir oluşturabiliyorsunuz.
Ја сам срећно! İyi yolculuklar!
