Baharat Savaşları

Baharat Savaşları

Uğruna savaşlar açılan altından değerli sayılan baharatın şaşırtıcı tarihini inceledik. Amerika’nın keşfinin en önemli nedenlerinden biri olan baharatın hikayesi, Hindistan’ın çok daha ötesinde bir yerlerde…

Mağaralarda yaşayan insanlar avladıkları hayvanları baharat yapraklarına sarar ve bu şekilde lezzetini artırırmış. Bu lezzetten daha fazlasını arayışa geçen ilk insan, diğer bitki ve tohumları, meyveleri, hatta ağaç kabuklarını tatmaya başlamış. Tarihi insanlığın başlangıcına kadar dayanan baharatla ilgili bildiğimiz bir takım net şeyler var, evet. Örneğin onu ilk kullananların Uzak Doğu’da oldukları bilinir ve Avrupa ülkelerine de buralardan, mesela Hindistan’dan taşınmıştır. Fakat ilk insanlardan sonra ilk kullanım amacı, daha çok yemeklere lezzet katması için değil, şifa içindir. Avrupa ülkelerinde baharat ilk başta, ilaç ve merhem olarak kullanılır. Baharatlar az bulunur ve pahalıdır; bu sebeple pahalı olan diğer şeylere de ‘hint karabiberi’ denir, Ortaçağlarda tane biber para yerine geçer. Zaten ülkeler ve kıtalar arası baharat savaşlarının da temelinde bu yatar. Asya çöllerinden Ortadoğu’ya kadar uzanan krallıklar arasından geçen geniş bir baharat ticaret rotası çizilmiştir. Ve Araplar, yüzyıllar boyunca bu yola hakim olarak, çok iyi kazançlar elde ederler.

Baharatlar bugün de hepimizin hayatında ve geçmişe kıyasla, maddi karşılığından çok lezzeti ve faydasıyla ön planda. Her ne kadar safran hala pahasıyla ünlü olsa da, eski zamanlarda çoğu baharatın bir tohumu bir altın kesesi edermiş. Kendisi gibi birçok kaşif ve Christopher Colombus’un yollara düşmesinin tek sebebi altın değildir. Asıl amaç, daha çok baharat elde etmektir. Hindistan’a gerçekleştirdiği deniz yolculuklarından birinde, 1492’de Amerika kıtasını bulur. Aslında ulaşmak istediği ‘Baharat Adası’na ulaşamaz ama geri dönerken yeni bahar, vanilya ve kırmızı biber ile tanışır.
Baharat savaşları tarihin akışını değiştirir. Ticari değeri yüksek baharatlar ‘baharat yolundan’ Asya’dan Avrupa’ya getirilir ve bu şekilde de neredeyse tüm medeniyetlere yayılır.

Geçmişin izinde baharat…
Tarihin kıymetli kayıtlarında da, baharatın izine rastlanır. Yazıtlarda, eski metinlerde baharat, gizli bir kahraman olarak ortaya çıkar. Mesela Mısır piramitlerindeki hiyerogliflerde, piramit işçilerinin güç kazanmak için sarımsak ve soğan yedikleri görülür. M.Ö. 1453’den kalma taş oymalarda, Yunanistan’daki ilk olimpiyatlarda kazananların başlarına defne yaprağından oluşan taçlar takarak kutlama yaptıkları anlaşılır. M.Ö. 400’lerde Yunanlı hekim Hipokrat, baharat ve otlardan oluşan 400’den fazla ilaç yapar.

Baharatın bugüne gelen yolu…
Romalılar, baharat ticareti yapmak üzere Mısır’dan Hindistan’a uzanan bir deniz yolculuğu yapmaya başlarlar M.Ö. 200 civarında. Amaçları biber, tarçın, karanfil, hindistan cevizi ve zencefil gibi baharatları elde etmektir. Ortaçağlarda Avrupa kültürü büyüdükçe, aynı oranda baharat ticareti de genişler. Bu sebeple Portekizler ve İspanyollar baharat fiyatlarını çok yüksek bulduklarından, baharat ülkelerine kendi yolculuklarını yapmak için çalışmaya başlarlar. Portekizli kaşif Vasco de Gama seferinden, Hint Prensi ile yaptığı ticaret anlaşması ile döner. Ve hemen ardından baharat savaşları başlar… Hint baharat adalarını ele geçirmek isteyen İspanya, Portekiz, İngiltere ve Hollanda tam 200 yıl boyunca savaşırlar. 17’inci yüzyılda birçok Hint adası artık Hollanda’nındır. Fransızlar baharat keşfine yatırım yapamaz, Hollandalılardan baharat tohumlarını alıp, kendi kontrollerindeki adalarda yetiştirmeye başlarlar. Ancak baharat savaşları burada bitmez: 1799 yılında İngilizlere yenilen Hollandalılar, bütün baharat ticareti yollarını kaybederler.

Gelelim Game of Thrones serisini aratmayan baharat savaşlarının finaline… Bugün Asya’da hala, tarçın, Hindistan cevizi, karabiber ve zencefil gibi birçok baharat üretiliyor ama batı dünyası da ciddi oranda baharat yetiştiriyor. Verdiğimiz savaşın, sadece ve sadece hangi yemeğe hangi baharatı eklememiz konusundaki kararsızlığımız olması dileğiyle…

Paylaş